Cuma Hutbeleri

Tüm İçerikler


Kıymetli Müslümanlar! Değerli Cemaat!Bugün Cuma’nın feyziyle camimizde bir araya gelmiş bulunmaktayız. Rabbimize hamdolsun ki, bizleri bir kez daha bu mübarek günde, huzurunda toplanma lütfuna eriştirdi. Hutbemize başlarken, sizleri Allah’ın selamıyla selamlıyor, bu mübarek vakitte gönüllerimizi açarak O’nun kelamına kulak vermeye davet ediyorum.Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor ki: “Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya vermeyi emreder; çirkin utanmazlıktan, kötülük ve azgınlıktan nehyeder. Düşünüp ibret alasınız diye size öğüt verir.” (Nahl Suresi, 90. Ayet)Bu ayet-i kerime, bizlere iki temel ilkeyi hatırlatıyor: adalet ve merhamet. Bir toplumun ayakta kalabilmesi, fertlerinin huzur ve saadet içerisinde yaşayabilmesi ancak bu iki yüce değerle mümkündür. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de hadis-i şeriflerinde bizlere adaletin ve merhametin önemini her fırsatta hatırlatmıştır. Buyurmuştur ki: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” (Buhari, Edeb, 27)Peki, nedir adalet ve merhamet? Adalet, her hak sahibine hakkını vermek, kimseye zulmetmemek, haksızlığa karşı durmak demektir. Merhamet ise, yaratılmışlara şefkatle yaklaşmak, zayıfa kol kanat germek, darda kalanın imdadına koşmak, affedici olmak demektir. Unutmayalım ki, adalet sadece mahkemelerde tecelli eden bir olgu değildir; ailemizde, işimizde, komşuluk ilişkilerimizde, hatta trafikte bile adaleti gözetmekle mükellefiz. Merhamet ise sadece insanlara değil, hayvanlara, bitkilere, tüm mahlukata karşı göstereceğimiz şefkatli tutumdur.Değerli kardeşlerim! Günümüz dünyasında, maalesef adaletsizliklerin, zulümlerin ve merhametsizliklerin arttığına şahit oluyoruz. Bu durum, biz müminlere büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bizler, Hz. Ömer’in adaletiyle, Hz. Ebu Bekir’in şefkatiyle, Hz. Ali’nin cesaretiyle, Hz. Osman’ın hilmiyle yoğrulmuş bir medeniyetin mirasçılarıyız. Bu mirası layıkıyla taşımak, adaleti ve merhameti hayatımızın her alanına yaymakla mümkündür.Unutmayalım ki, Allah Teâlâ adil olanları sever. Merhamet edenlere merhamet eder. Bir hadis-i kudside Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Ey Ademoğlu! Sen merhamet et ki, sana merhamet olunsun.” Bu, hem dünyevi hem de uhrevi bir vaattir. Adil davrananlar, merhamet gösterenler, dünyada huzur bulur, ahirette de Allah’ın rızasını kazanır.Evimizde, çocuklarımıza karşı adil olmalıyız. Eşimize karşı merhametli davranmalıyız. İşyerimizde, çalışanlarımıza karşı hakkaniyetli olmalı, komşularımıza karşı şefkatli ve yardımsever olmalıyız. Toplumsal yaşamda, yetimin hakkını gözeten, fakire el uzatan, yaşlıya saygı duyan bir duruş sergilemeliyiz. İşte o zaman, hem bireysel olarak olgunlaşır, hem de toplumsal olarak daha güçlü, daha huzurlu bir yapıya kavuşuruz.Rabbim, bizleri adaletinden şaşmayan, merhametinden geri durmayan kullarından eylesin. Hutbemi tamamlarken, sözlerimi bir ayetle bitirmek istiyorum: “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, Allah için şahitlik eden kimseler olun, kendi aleyhinize de olsa, ana-babanız ve akrabanız aleyhine de olsa. (Şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar fakir olsunlar (fark etmez). Çünkü Allah her ikisine de (sizden) daha yakındır. Öyleyse keyfinize uyarak adaletten sapmayın. Eğer (şahitlik ederken dilinizi) bükerseniz yahut yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa Suresi, 135. Ayet)Allah Teâlâ hepimizi doğru yoldan ayırmasın, bizleri adaletin ve merhametin şahidleri kılsın. Amin.
Devamını Göster

Aziz Müminler!Rabbimize sonsuz hamdolsun ki bizleri bir Cuma’ya daha ulaştırdı. Salât ve selam Efendimiz Muhammed Mustafa’ya, onun aline, ashabına ve bizleri bugüne ulaştıran tüm müminlere olsun.Bugün hicrî takvimde Muharrem ayının içerisindeyiz. Bu ay; sabrın, hikmetin, takvanın ve ibretin ayıdır. Yarın ise Âşûrâ günü... Âşûrâ; sadece bir tarih değil, bir uyanıştır. Hz. Hüseyin Efendimizin Kerbelâ’da verdiği şehadet, bize hakkın yanında dimdik durmanın, adaletten sapmamanın sembolüdür.Kardeşlerim,Zaman değişse de hakikatin kıymeti değişmez. Bugün yaşadığımız dünyada nice fitneler, bölücülükler, kalp kırıklıkları var. Halbuki Rabbimiz ne buyuruyor: “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; parçalanmayın.” (Âl-i İmrân, 103)Eğer biz geçmişten ibret almazsak, aynı yanlışları farklı isimlerle tekrar ederiz. Eğer biz ferasetle bakmazsak, gözümüz açık ama gönlümüz kör olur. Eğer biz sabrı kuşanmazsak, aceleyle harap eder, merhameti yitiririz.Kıymetli Cemaat,Ormanlarımız yanıyor, denizlerimiz kirleniyor, vicdanlarımız sızlıyor. Her kul, yaratılışın emanetçisi olduğunu unutmamalı. “Benim küçük bir katkım ne fark eder?” demeden, çevreye, topluma ve ümmete karşı sorumluluğumuzu bilelim.Âşûrâ’yı sadece oruçla değil, iç muhasebeyle geçirelim. Kin yerine muhabbeti, öfke yerine sabrı seçelim. Hz. Hüseyin’in cesaretiyle doğruda sebat edelim. Onun duasıyla dua edelim:"Ya Rabbi! Senden başka dostumuz yoktur. Sen bizim sahibimizsin, yardımcımızsın." Allah hepimize feraset, basiret, sabır ve hayırla dolu bir ömür nasip eylesin. Amin.
Devamını Göster

Aziz Müminler! Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun ki bizleri bir Kurban Bayramı’na daha yaklaştırdı. Salât ve selâm Efendimiz Muhammed Mustafa’ya, onun ehli beytine, ashabına ve kıyamete dek onun izinden giden müminlerin üzerine olsun.Kıymetli Kardeşlerim, Kurban, Allah’a yaklaşmanın, teslimiyetin ve paylaşmanın adıdır. Hazreti İbrahim’in, Rabbinden aldığı emir üzerine oğlunu kurban etmeye yeltenmesi, bizlere imanın ve sadakatin zirvesini gösterir. Hazreti İsmail’in “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap” demesi ise teslimiyetin en güzel örneğidir.Bugün de bizler, her Kurban Bayramı’nda bu teslimiyeti yeniden yaşarız. Rabbimizin rızası için kesilen her kurban, bizi O’na yaklaştırır. Kurban, sadece bir hayvan kesmek değil; aynı zamanda nefsimizi terbiye etmektir, bencilliğimizi kurban etmektir, paylaşmayı öğrenmektir.Değerli Müminler, Kurban ibadeti, toplumsal yardımlaşmayı ve kardeşliği pekiştirir. Kestiğimiz kurbanları ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak, bize gerçek mümin olmanın yollarını gösterir. Unutmayalım ki asıl kurban, gönülde Allah’tan başkasını çıkarabilmektir.Bu vesileyle yaklaşan Kurban Bayramı’nın hepimize sağlık, huzur, bereket ve iman selameti getirmesini Yüce Rabbim’den niyaz ediyorum. Rabbim, ibadetlerimizi kabul buyursun. وَالسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ
Devamını Göster

Aziz Müminler! Geçtiğimiz günlerde Kurban Bayramı'nı idrak ettik. Bayramlar bizler için sadece sevinç değil, aynı zamanda bir muhasebe ve kulluk bilincini tazeleme zamanıdır. Kurbanlarımızı keserken Allah’a olan teslimiyetimizi, fakirleri ve muhtaçları gözetirken de kardeşliğimizi pekiştirdik. Şimdi ise bu duyguların izini günlük hayatımıza taşıma zamanıdır.Kıymetli Müslümanlar! Kulluk sadece bayramda, sadece Ramazan'da değil, hayatımızın her anında devam eden bir sorumluluktur. Namazlarımızı aksatmamak, dilimize ve kalbimize hâkim olmak, kul hakkına dikkat etmek, ailemize karşı sorumluluklarımızı unutmamak… Bunlar kulluğumuzu gösteren temel ibadetlerdir.Muhterem Cemaat! Bayram sevincini yaşadık, şimdi sebatla kulluğa devam etme vaktidir. Rabbimiz şöyle buyuruyor: “(Resûlüm!) De ki: Şüphesiz, benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 162) Bu ayet bizlere hayatımızın tamamını ibadet şuuru ile geçirmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ticaretimizde, komşuluk ilişkilerimizde, evlilik hayatımızda ve sosyal yaşamda da bu şuurla hareket etmeliyiz.Son olarak ey mümin kardeşim, Bayramdan sonra eski gafletimize dönmeyelim. Tövbe etmişsek, devam ettirelim. Namaza başlamışsak, terk etmeyelim. Kur'an ile tanışmışsak, kopmayalım. Her bir davranışımızda Allah’ın rızasını gözeterek hayatımızı güzelleştirelim. Allah hepimizi kulluğunda daim olanlardan eylesin. Âmin.Daha fazla Cuma Hutbesi okumak için: Cuma Hutbeleri
Devamını Göster

Aziz Müslümanlar,Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: "Sabredin. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 153)Dünya hayatı, inişli çıkışlı bir yolculuktur. Bu yolculukta bazen imtihanlarla, bazen de nimetlerle karşılaşırız. İman eden bir kul için önemli olan, her durumda Rabbine olan güvenini kaybetmeden sabretmeyi ve tevekkül etmeyi bilmektir.Sabır, başa gelen sıkıntılara karşı direnç göstermek, şikâyet etmeden beklemektir. Hastalık, fakirlik, kayıplar veya zorluklar karşısında sabretmek, bir müminin en büyük sınavıdır. Çünkü sabır, sadece beklemek değil; aynı zamanda umut etmektir. Allah’ın bir hikmeti olduğuna inanarak metanetli kalmaktır.Tevekkül ise, gerekli tüm çabayı gösterdikten sonra sonucu Allah’a bırakmak demektir. Ne eksik çalışmak ne de kaderi beklemek tevekkül değildir. Tevekkül, çalıştıktan sonra kalben huzur içinde sonucu Allah’a emanet etmektir. Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et." (Tirmizi)Bu hadis bize tevekkülün, tedbiri elden bırakmak olmadığını çok net şekilde öğretmektedir. Çalışmadan, gayret etmeden tevekkül edilemez. Gerçek tevekkül, sebeplere sarılmak ve sonucu Allah’a bırakmaktır.Kıymetli Müslümanlar, Sabır ve tevekkül, müminin hem dünyevi hem uhrevi huzurunu sağlar. Günümüz dünyasında yaşadığımız maddi ve manevi zorluklar karşısında bu iki kavramı hayatımıza yeniden dâhil etmeliyiz. Sosyal medya, maddiyat ve hız çağında unuttuğumuz sabır, aslında en büyük direncimizdir.Allah’a güvenmek, onun rahmetinden umut kesmemek ve her şeyin sonunda bir hikmet olduğuna inanmak; işte müminin kalbindeki sükûnetin kaynağıdır. Rabbim bizleri sabreden, tevekkül eden kullarından eylesin. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Devamını Göster

Aziz Müminler! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım dileriz. Salât ve selâm, Efendimiz Muhammed Mustafa’ya, onun âline, ashabına ve kıyamete dek izinden giden müminlerin üzerine olsun.Kardeşlerim! Günümüzde teknoloji gelişiyor, imkânlar artıyor fakat kalplerimiz daralıyor, yüzlerimiz asıklaşıyor. Huzur, artık eşyalarda değil; kalplerin derinliklerinde aranır hâle geldi. Peki, asıl huzuru nerede bulacağız? Kalbin safiyetinde... Gönlümüzü kin, haset, kibir gibi karanlık duygulardan arındırarak…Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “O gün (kıyamet günü), ne mal fayda verir ne evlat. Ancak Allah’a kalb-i selim (temiz bir kalple) gelenler başka.” (Şuara Suresi, 88-89)Değerli Kardeşlerim, Kalb-i selim, nefret taşımayan, kibirden uzak, Allah’ın rızasına yönelmiş bir kalptir. Bu kalbi kazanmak için ibadetlerimizi samimiyetle yerine getirmeli, dilimizi gıybetten, gözümüzü haramdan korumalıyız. Birbirimizi Allah için sevmeli, kırgınlıkları büyütmeden affetmeyi bilmeliyiz.Unutmayalım ki temiz bir kalp, sadece bizim değil; toplumun da huzur kaynağıdır. Mahallemizdeki, camimizdeki, ailemiz içindeki huzur; kalplerimizin haline bağlıdır. O yüzden her sabah, kalbimize şu soruyu soralım: “Bugün Rabbimin razı olacağı bir kalple mi yaşıyorum?”Aziz Cemaat! Bugün Cuma… Rabbimizin rahmetinin üzerimize sağanak gibi yağdığı gündeyiz. Gelin, bu mübarek vakitte dualarımızı temiz bir kalple edelim. Kinimizi bırakalım, affedelim, helalleşelim. Çünkü kalbi temiz olanın duası kabul olur; duası kabul olanın da dünyası da ahireti de güzelleşir. Rabbim bizleri kalb-i selim ile huzur bulan kullarından eylesin. Âmin.
Devamını Göster